Otitis medialar basitçe nasıl sınıflandırılabilir?

Otitis medialar basit olarak üç sınıfta gruplandırılabilir:

1. Akut otitis media,

2. Seröz otitis media veya efüzyonlu otitis media,

3. Kronik otitis media.

Akut otitis media nedir?

Akut otitis media orta kulağın inflamasyonudur ve özellikle çocukluk çağının sık görülen infeksiyonlarından biridir. Kulak zarının intakt olması, orta kulakta Akut otitis media infekte efüzyon bulunması ve zar hiperemisi hastalığın en önemli özellikleridir.                     

Akut otitis mediada hastalar hekime hangi yakınmalarla gelir?

Akut otitis mediada hastalar hekime en sık ağrı ve işitme kaybı yakınmasıyla gelir. Genellikle ağrı zonklayıcı tarzda ve şiddetlidir. İşitme kaybı, iletim tipi işitme kaybı şeklindedir. Bu bulgular dışında hastalarda ateş yüksekliği olabilir. Bazen denge bozuklukları izlenebilir. Özellikle pediatrik yaş grubunda gece uyanmaları, huzursuzluk, iştahsızlık ve nadiren de konjunktivit görülebilir.

Seröz otitis media nedir?

Seröz otitis media orta kulağın infekte olmayan inflamasyonudur. Kulak zarının intakt olması ve orta kulakta seröz veya mukoid kıvamda efüzyonun birikmesiyle karakterizedir.

Seröz otitis mediada hastalar hekime hangi yakınmalarla gelir?

Seröz otitis media, hafif veya tek taraflı ise hastalar asemptomatik olabilir. Semptomatik hastalar hekime işitme kaybı, televizyonun sesini çok açma, ebeveyn seslendiğinde konsantre olmama, kulakta dolgunluk ve çınlama yakınmalarıyla başvurabilir.

Kronik otitis mediada hastalar hekime hangi yakınmalarla gelir?

İşitme azlığı, kulakta akıntı yakınması en temel yakınmalardır. Bu yakınmalarla gelen hastada timpan zarda perforasyon görülmesi hastalığın tanısı için yeterlidir.

Seröz otitis media başka hangi isimlerle anılır?

Sekretuvar otitis media, glue ear, non-pürülan otitis media, kataral otitis media olarak da bilinir.

Akut otitis medianın oluşmasındaki basit fizyopatolojik mekanizma nedir?

Akut otitis media orta kulakta bakteri kolonizasyonu ve adheransı sonucunda meydana gelen inflamasyondur. Bakterilerin bu alana daha çok asendan olarak tuba östakiden geldiği, neden olarak da özellikle nazofaringeal bakteri kolonizasyonunun bu geçişte rol oynadığı düşünülmektedir. Bunun dışında orta kulağa bakteri yerleşmesinde hematojen ve lenfojen mekanizmalar da rol oynayabilir. Ama bugün temel olarak östaki disfonksiyonunun inflamasyonu tetiklediği kabul edilmektedir. Bakterinin orta kulakta yarattığı süpürasyon ve dar orta kulak alanında bu süpürasyonun neden olduğu basınç, başta kulak zarında olmak üzere klinik bulguların ortaya çıkmasına neden olur. Öncelikle içerideki pürülan sıvı koleksiyonu zar üzerindeki dolaşımı etkileyerek inflamasyonu arttırır, zarın hiperemik görünmesine neden olur. Ardından biriken sıvı zarı dışa doğru iterek zar üzerinde zarın sağlıklı olduğunu gösteren işaretlerin kaybolmasına neden olur. Hiperemik zar üzerinde stria mallearis çizgisi, umbo ve politzer üçgeni kaybolur. Zar bombe bir görünüm alır. Tedavinin gecikmesi veya yetersizleşmesi, zarı özellikle pars tensa alanında incelterek perforasyonlara zemin hazırlar.

Seröz otitis medianın oluşmasında basit fizyopatolojik mekanizma nedir?

Seröz otitis mediada patogenezdeki temel olay orta kulağın havalanamamasıdır. Havalanamayan orta kulakta bir takım kompensatuar olaylar meydana gelir. İlk oluşan olay östakinin görevini yapamaması sonucu orta kulağın dış ortamla basınç eşitleyememesi, orta kulakta negatif basınç oluşmasıdır. Bu nedenle orta kulakta parsiyel karbondioksit basıncı hızla artar. Bunu kompanse etmek için mekanik olarak tıkanıklığı aşamayan kulakta vasküler ve sekretuar mekanizmalar devreye girer. Artmış parsiyel karbondioksit basıncının kompanse edilmesi için vasküler yapıların geçirgenliği artar. Orta kulak mukozasında sekretuvar hiperplazi ve metaplazi yönünde değişiklikler meydana gelir. Bunun sonucunda orta kulakta efüzyon oluşmaya başlar. Efüzyon arttıkça kulakta havalanma azalır. Efüzyon boşalmadıkça geçen zaman sekresyonun kıvamının artmasına neden olur. Sekresyon kıvamı arttıkça zarda retraksiyon denen çökme olayı meydana gelir. Bu süreçte orta kulaktaki sekresyon, “glue ear” denen zamk yapışkanlığı kıvamına kadar koyulaşabilir. Tüm bu süreçte timpan zar üzerinde sağlıklı olduğunu gösteren işaret noktaları kaybolur, zar dışa doğru bombeleşir. Ancak infeksiyon olmadığı için zarda kızarıklık olmaz ve hasta kulak ağrısı yerine dolgunluktan yakınır. Sürecin sonunda oluşan sıvının koyulaşması zardaki görünümü değiştirir. Zarın görünümü retraksiyon dediğimiz zarın çökmesi ve atelektazi dediğimiz zarın promontoryuma yapışması halini alabilir.

Bazen akut otitis media sonrası da seröz otitis media meydana gelebilir. Bu hastalarda da patofizyolojik süreç benzer şekilde ilerler.

Kronik otitis medianın oluşmasında basit fizyopatolojik mekanizma nedir?

Kronik otitis media patogenezindeki temel olay orta kulak havalanmasının uzun süreli bozulmasıdır. Bu bozulma akut otit, seröz otit gibi nedenlerle olabileceği gibi travmatik zar perforasyonlarında olduğu gibi steril orta kulak ortamının dış ortamla ilişkiye geçmesi sonucunda da gerçekleşebilir. Burada temel olaylar tuba östakinin kulağı havalandırma yetisinde azalma, orta kulak ve mastoid hücre havalanmalarında azalma ve infeksiyonun bu kısır döngüyü arttırmasıdır. Tedavi edilmeyen olgularda inflamasyonun kontrol altına alınamaması, kolesteatom gibi destrükte edici patolojilerin veya timpanoskleroz gibi geri dönüşümlü olmayan orta kulak değişikliklerinin meydana gelmesine yol açar.

Kolesteatom nedir?

Kolesteatom bazen konjenital olabildiği halde genellikle kronik otitis media olgularında dış kulak yolunun epiteli olan çok katlı yassı epitelin timpan zardaki perforasyondan orta kulağa geçmesi ve burada enzimatik olayların da içinde olduğu bir takım etkilerle orta kulakta destrüksiyon yaparak zamanla işitmeyi azaltması ve kronik inflamasyona zemin hazırlaması durumudur. Tedavisinde cerrahi olarak temizlenmesi ve orta kulağın yeniden havalandırılması gerekir.

Kulak zarı bakısında kullanılan belli başlı tanı araçları nelerdir?

1. Alın aynası ve kulak spekulumu: İki elle bakı yapma şansı verdiğinden boşta kalan el buşon temizliği, aspirasyon ve gerekirse biyopsi alınması gibi işlemlerde kullanılabildiğinden mutlaka kullanılması gereken bir bakı yöntemidir.

2. Otoskop ile bakı: Zarı iyi ışıklandırabilen ve 2.53 kez büyüttüğü için detaylı bakı imkanı sağlayan bir tanı aracıdır. Alın aynası ile yapılan bakıya göre baş bakı yapılan alana çok yakın olmak zorunda olduğundan diğer elin kullanılması ve ikincil işlemlerin yapılması daha zordur.

3. Mikroskop ile bakı: KBB hekimlerinin kullandığı bir muyene şeklidir. Kulak zarını 4-40 kez büyüterek ayrıntılı bakı imkanı sağlar.

4. Endoskop ile bakı: KBB hekimlerince yapılabilen bir diğer bakıdır. İki avantajı vardır. Birincisi görüntüler ekrana yansıtılarak ve büyütülerek detaylandırılabilir, açılı endoskoplarla kulak yolunda ve perfore kulaklarda orta kulakta direkt bakışta görülemeyen alanlar görülebilir. İkincisi kayıt imkanı nedeniyle hastaların kontrollerinde önceki görüntülerin hatırlanmasına olanak sağlar. Örneğin, otitis mediası olan bir olgunun görüntüsü endoskopla kaydedilerek antibiyoterapinin 72. saatinde karşılaştırıldığında ilacın etki gösterip göstermediği hakkında kesin bilgi verir.

Akut otitis mediada bakı bulguları nelerdir?

Zar hiperemik, dış kulak yoluna doğru bombeleşmiş görünümdedir. Stria mallearis genellikle kaybolmuş veya silikleşmiştir. Umbo ayırt edilemez. Politzer ışık üçgeni kaybolmuştur veya dağınık görünür. Valsalva yapıldığında veya pnömotik otoskopla bakıda zar hareketi azalmıştır.

Seröz otitis mediada bakı bulguları nelerdir?

Seröz otitis mediada zar mat görünümdedir, hiperemik değildir. Orta kulaktaki sıvının kıvamına göre zarda değişik görünümler olabilir. Sıvı seröz vasıfta ise bakıda hava-sıvı kabarcıkları dikkat çeker. Sıvı daha yoğun ise zar daha mat görünümdedir. Sıvı zamk kıvamında ise zar dış kulak yoluna doğru bombe olmak yerine retraksiyon adı verilen orta kulağa doğru çökmüş bir görünüm alır. Bütün tiplerinde ışık üçgeninin kaybolması veya dağılması tipiktir. Stria mallearis çizgisi seröz efüzyonda daha az belirgin iken, glue ear denen zamk kıvamındaki efüzyonda normal kulağa göre daha çıkıntılı ve belirgindir.

Kronik otitis mediada bakı bulguları nelerdir?

Kronik otitis mediada tipik bakı bulgusu zarda perforasyon görülmesidir. Perforasyon yeni meydana gelmişse kenarları kanamalı olarak izlenir. Bu durum özellikle adli olguların değerlendirilmesinde perforasyonun önceden mi var yoksa ilgili olayla mı birlikte olduğunu anlamada önem taşır. Orta kulak genellikle hastalarda infekte olduğundan perforasyona akıntı eşlik edebilir. Sadece perforasyon varsa akıntı izlenmiyorsa bu görünüm “kronik otitis media sekeli” olarak adlandırılır. Bazen perforasyonlar epitelize olarak kapanabilir. Bu durumda zar üzerinde kalsifikasyonlar izlenebilir. Bu durumda “epitelize sekel” olarak adlandırılır.

Kronik otitis media tanısındaki güçlükler nelerdir?

Kronik otitis media tanısında en önemli güçlük akıntılı kulaklardır. Bu hastalarda zarın ve orta kulağın değerlendirilmesi için akıntının aspire edilmesi gerekir.

Otitis mediada odyometrik bulgular nelerdir?

Otitis mediada beklenen odyometrik bulgu hastada iletim tipi işitme kaybı olmasıdır. Kronik otitis medialarda ileri evrede mikst tip işitme kaybı görülebilir.

Otitis mediada timpanometrik bulgular nelerdir?

Otitis mediada timpanometri genellikle B tipidir. Başlangıçta C veya As tipi timpanometriler görülebilir.

Otitis mediada burun ve nazofarinks bakısının önemi nedir?

Rekürren otitis media ve kronik seröz  otitis  media hastalarında mutlaka burun ve nazofarinks bakısı yapılmalıdır. Çocukluk çağında adenoid vejetasyon hipertrofileri, ileri derece septal deviasyon, konka hipertrofileri, sinüzit ve alerjik rinit gibi hastalıklar otitlerin tedavisini güçleştirir, rekürrensi arttırır ve hastalığı kronikleştirebilir. Bu yüzden bu olgularda burun ve nazofarinks bakıları yapılmalıdır. Tek taraflı seröz otiti olan yetişkin olgularda da mutlaka nazofarinks kanserlerini ekarte etmek için nazofarinks bakısına gereksinim vardır.

Lateral nazofarinks grafisi adenoid hakkında ne kadar bilgi verir, her zaman doğru bilgi verir mi?

Rekürren ve kronik otit olgularında adenoid mutlaka değerlendirilmelidir. Lateral nazofarinks grafisi adenoid hakkında fikir vermekle beraber adenoidi olduğundan farklı büyüklüklerde gösterebildiği de bilinmektedir. Ayrıca, çocuk hastaların bu tetkiklerde gereksiz radyasyon alacağı unutulmamalıdır. Adenoid büyüklüklerinde parmakla tuşe yapmak ve hastadan anamnez almak da adenoid büyüklüğü hakkında fikir verebilir. Ancak adenoid büyüklüğü ile ilgili en net bilgi endoskopik bakı ile elde edilebilir. Hastanın infeksiyonu ve alerjik semptomları varsa bunlar tedavi edilmeden adenoid bakısı yapılmamalı veya lateral nazofarinks grafisi istenmemelidir. Aksi takdirde adenoid olduğundan büyük görünüp yanlışlıkla operasyon kararı verilebilir.

Akut otitis media ve seröz otitis mediada kulak zarında pulsasyon görülebilir mi?

Çocuk hastalarda orta kulaktaki arteryel yapılar üzerinde dehissanslar olabilir. Bu dehissanslar, orta kulakta seröz veya pürülan sekresyon varlığında kulak zarında pulsasyona neden olabilir. Bunun dışında glomus gibi vasküler tümörlerin de timpan zarda pulsasyon yapabileceği hatırlanmalıdır.

Akut otitis mediada kötü prognostik faktörler nelerdir?

Yaşamın ilk altı ayında akut otitis media atağı geçirilmesi, rekürren akut otitis media ve akut otitis media atağı sırasında komplikasyon gelişmesi kötü prognostik faktörler olarak kabul edilmelidir.

Rekürren otitis media nedir?

Bir yılda dörtten fazla akut otitis media atağı geçirilmesi “rekürren otitis media” olarak kabul edilmelidir.

Rekürren otitis media için risk faktörleri nelerdir?

Evde ebeveynlerin sigara içmesi, çocuğun kreş bakımında olması, anne sütünün erken kesilmesi, çocuğun dik emzirilmemesi ve aşılarının eksik olması rekürren otitler için risk faktörü olarak kabul edilir.

Rekürren otitis medialı hastanın bakısında nelere dikkat etmek gerekir?

Rekürren otitis medialı hastalarda anatomik ve immunolojik açılardan hastanın değerlendirilmesi önemlidir. Özellikle östaki fonksiyonlarını etkileyebilecek ileri septal deviasyonlar, adenoid ve tonsil hipertrofileri mutlaka değerlendirilmelidir. Komorbid hastalıklar, başta alerjik rinit ve sinüzit açısından hasta bakı yapılmalıdır. Çünkü bu hastalardaki burun akıntısı ve hastalığa sekonder oluşan nazal inflamasyon östakiyi etkileyerek rekürrenslerde önemli rol oynayabilir. Başka rekürren infeksiyon odakları olan hastalarda immun yetmezlikten şüphenilmelidir. Gerekirse immunglobulin seviyelerinin ölçülmesi için hasta sevk edilmelidir.

Nazofaringeal kolonizasyon ve biyofilm nedir, otitis medialardaki önemi nedir?

Biyofilm son yıllarda rekürren ve kronik infeksiyonlarda mikroorganizmaların neden daha dirençli olduğunu açıklayan bir teoridir. Bu teoriye göre kronik infeksiyon alanlarında başta bakteriler olmak üzere mikroorganizmalar,  birbirlerine  veya  yüzeye  kenetlenerek kümeler oluşturur. Bu kümelerin üzerinde de polimerik bir tabaka oluşur. Bu tabaka özellikle antiinfektif ajanların mikroorganizmalara etkisini azaltır. Bunun dışında başka mikroorganizmaların bu alanda kümelenmesini kolaylaştırır. Nazofarinkste bu yüzden hem kronik burun infeksiyonlarında hem de kronik kulak infeksiyonlarında biyofilm tabakasının oluştuğu, buna sekonder bakteriyel kolonizasyonların gerçekleştiği önemli bir alandır. Yapılan çalışmalarda viral üst solunum yolu infeksiyonlarının nazofarenkste bakteri kolonizasyonu ve adheransını arttırarak akut otitis media patogenezinde önemli bir rol oynadığı gösterilmiştir. İnfluenza A virus infeksiyonlarının orofarinkste S. pneumoniae kolonizasyonuna  yol açtığı bildirilmiştir. Başka bir çalışmada rinosinsityal virüsün deney hayvanlarında H. influenzae’nın nazofaringeal kolonizasyonunu arttırdığı gösterilmiştir. Bu çalışmalar kronik ve rekürren hastalarda adenoidektominin neden gerektiği hakkında bize ışık tutar. Yine son yıllarda kullanımı artan tazyikli serum fizyolojik burun irrigasyonlarının, özellikle içlerine yüzey gerilimi azaltıcı maddeler katılarak kullanılmaları durumunda biyofilm tabakasına etki ettikleri ve kronik üst solunum yolu infeksiyonlarında bu yolla faydalı olduklarına inanılmaktadır.

Otitis media tedavisinde ilk basamak ne olmalıdır?

Tedavide ilk basamak, kreş yaşamı, pasif sigara içiciliği, yanlış emzirme pozisyonu gibi risk faktörlerinin ortadan kaldırılmasıdır. Emme çağındaki çocuklar için, çocuğun anne sütünden mahrum bırakılmaması özellikle tembihlenmelidir.

Akut otitis media tedavisinde kullanılan belli başlı ilaçlar nelerdir, hangi ilaç ne zaman gereklidir?

Akut otitis media tedavisinde temel ilaçlar antibiyotiklerdir. Analjezikler, dekonjestanlar ve antihistaminikler gereğinde kullanılabilir.

Akut otitis mediada antibiyotiğin yeri ve gerekliliği nedir, kılavuzlarda akut otitis mediada antibiyotik kullanımında nasıl bir yol izlenmesi önerilir?

Yayınlanan öneri ve kılavuzlarda antibiyotik kullanmadan akut otit ataklarının iyileşebileceği bildirilmiştir. Yine çalışmalarda Amerika  Birleşik Devletleri’nde akut otitis mediada antibiyotik kullanımının %98’lerde olduğu bildirilirken, bu oranın Hollanda’da %13’lere kadar düştüğü ve ülkeler arasında da antibiyotik kullanımı açısından önemli farklar olduğu bildirilmiştir. Başka bir çalışma büyük çoğunluğunu çocuk hekimlerinin oluşturduğu bir doktor portföyünde akut otitis mediada antibiyotik kullanmama oranını %13 olarak bildirmiştir.

Akut otitis media tedavisinde antibiyotik kullanımının gerekli olmadığını savunan otörler bunu iki nedene dayandırmaktadır. Birincisi bu infeksiyonların %20-30 oranında viral ajanlarla oluştuğu bilinmektedir. İkincisi akut otitis medianın spontan rezolüsyon oranı %70-80 gibi yüksek oranlarda gerçekleşmektedir. Bu bakımdan hastaların başlangıçta izlenmesi, gerekirse sonradan antibiyotik verilmesi önerilmektedir. Ancak tüm kılavuzlar hasta iki yaşından küçükse, ateş 39°C’den fazlaysa veya kulak ağrısı şiddetli ise hastanın izlenmemesini, mutlaka antibiyotik başlanmasını önermektedir.

Akut otitis media profilaksisinde aşıların yeri ve önemi nedir?

Pnömokokal heptavalan konjuge aşıların, akut otitis media insidansını %6-8 oranında, ventilasyon tüpü takılması gereksinimini %20.1 oranında azalttığı bildirilmiştir.

Sezondan önce yapılan influenza aşısına akut otitis media insidansını %32 ve %36 oranlarında azalttığı, intranazal influenza aşısında bu oranın %30 olduğu çalışmalarda belirtilmiştir. Otite eğilimli olan, özellikle kreşe giden altı aydan büyük çocuklara influenza aşısı önerilebilir.

Seröz otitis media tedavisinde kullanılan belli başlı ilaçlar nelerdir, hangi ilaç ne zaman gereklidir?

Seröz otitis media tedavisinde antibiyotiklerin yeri yoktur. Profilaktik antibiyoterapi de önerilmez. Genellikle hastalığa neden olan predispozan durum ortadan kaldırılınca hastalık regresyona uğrar. Bu yüzden daha çok predispozan durum açığa çıkarılmalı ve tedavi bu yönde olmalıdır. Viral infeksiyona sekonder oluşan seröz otitis medialarda semptomatik tedavi yaklaşımları, alerjik rinit varsa antihistaminikler ve nazal steroidler tedavide kullanılabilir. Alerjik rinit olmayan olgularda antihistaminik kullanımının fayda getirmeyeceği, hatta iyileşmeyi geciktirebileceği, mukolitiklerin tedaviye pek katkı sağlamayacağı hatırlanmalıdır. Sistemik steroidlerin tedavide yeri yoktur.

Kronik otitis media tedavisinde kullanılan belli başlı ilaçlar nelerdir?

Kronik otitis media hastaları birinci basamakta tedavi edilebilecek bir hasta grubu değildir. Bu hastalık grubu hem tedaviye zor yanıt vermesi, hem komplikasyonların sık görülmesi, hem de cerrahi müdahaleler gerektirmesi nedeniyle KBB hekimleri tarafından tedavi edilmelidir. Kulak akıntısı ile başvuran kronik otitis medialı bir olguda, etken genellikle P. aeruginosa, ikinci sıklıkta ise S. aureus’tur. Bu durumda kinolonların ve amikasinin en etkili antibiyotikler olduğu bildirilmiştir.

Kronik otitis media hastalarının kulağına su kaçırmaması önemlidir. Bunun için kulak tıpalarının kullanılması pek önerilmez. Çünkü banyo koşullarında saklanan ve kullanılan tıpaların kontaminasyon riski açısından daha çok zararı olabilir. Hastaya basit olarak ellerini yıkadıktan sonra, dış kulak yolunu sıkıca bir pamuk parçası ile tıkaması ve üzerine kulak konkal bölgesini de örtecek şekilde kalın bir tabaka vazelin krem uygulamasını önermek suyun kulağa kaçmasını önlemede yeterli olacaktır.

Otitis media tedavisi ile ilgili çalışılan yeni ilaçlar nelerdir?

Son yıllarda probiyotiklerin otitis medialardaki etkisi araştırılmaktadır. Özellikle Lactobacillus rhamnosus GG ve Bifidobacterium lactis Bb-12 üzerinde çalışmalar bulunmaktadır. Probiyotiklerin hayatın ilk yılından sonra gelişen akut otitis media üzerinde etkinliğinin olduğu düşünülmektedir. Streptococcus sanguinis veya Lactobacillus rhamnosus içeren nazal salin spreylerin kullanımıyla ilgili çalışmalar vardır, ancak şu anki bilgilerimizle probiyotiklerin otitis mediadaki etkileri hakkındaki veriler yetersizdir.

Ksilitol yine çalışılan ayrı bir ilaç grubudur. Bugün ksilitolün erik, çilek, ahududu, üvez gibi doğal maddelerde bulunduğu bilinmektedir. Sakız ve şurup formlarında kullanılan ksilotolün akut otitis media riskini %30-40 kadar azalttığı düşünülmektedir. Ayrıca S. pneumoniae gelişimini inhibe ettiği, H. influenzae ve M. catarrhalis nazofaringeal kolonizasyonunu önlediği konusunda veriler vardır. Ancak bu ilaç için de ek çalışmalara gereksinim vardır.

Seröz otitis media hastalarında ventilasyon tüpü gereksinimi azaltmak için otoinsüflasyon denen östakiyi çalıştırmaya yönelik bir manipülasyon da çalışmalarda yer almaktadır. Bu uygulamada çocuk burnuna yerleştirdiği bir tüpe takılı fazlaca sert olmayan bir balonu diğer burun deliğini kapatarak burnundan şişirmeye çalışır. Bu manipülasyonun östakiyi açarak çalıştırdığı ve orta kulak havalanmasına katkıda bulunduğu düşünülse de asendan infeksiyon riski açısından riskleri belli değildir. Etkinliği için geniş hasta gruplarında çalışmalara gereksinim vardır.

Akut otitis mediada ne zaman cerrahi tedavi gerekir?

Akut otitis mediada tedavide cerrahinin pek fazla yeri yoktur. Ancak rekürren otit olgularının medikal tedavi ve önlemlerle önüne geçilememesi durumunda veya akut otitis medianın komplikasyon ile seyretmesi durumunda cerrahi düşünülebilir.

Seröz otitis mediada ne zaman cerrahi tedavi gerekir, cerrahi tedavi yapmazsak ne olur?

Seröz otitis medianın yapılan çalışmalarda rezolüsyon süresinin uzun olduğu bildirilmiştir. Çalışmalarda efüzyonun yaklaşık %50’sinin ilk ayda hala devam ettiği, devam eden efüzyon oranının ikinci ayda %25’lere, üçüncü ayda %10’lara düştüğü bildirilmiştir. Bu yüzden kronik seröz otitis media olgularına, bir komplikasyon yoksa “3 aydan önce” cerrahi yapılmamalı, hasta izlenmelidir. Üç aydan sonra devam eden veya progresyon gösteren olgulara transtimpanik aspirasyon (orta kulaktaki sıvının aspiratöre bağlı bir branül ile boşaltılması) parasentez (kulak zarına insizyon yapılarak orta kulaktaki sıvının aspire edilmesi) veya ventilasyon tüpü uygulaması (parasentez alanının kapanmasını engellemek amacıyla bu alana orta kulağı havalandıracak bir aparey yerleştirilmesi) işlemleri uygulanabilir. Bu işlemler sırasında eğer hipertrofi söz konusu ise adenoidektomi yapılabilir.

Hastalara tedavi yapılmazsa ve seröz otitis media hastalarının orta kulaklarında yer alan sıvı giderek koyulaşma eğilimine girer. Bu patolojik süreç, zamanla ossiküler erozyon, kolesteatom ve kalıcı işitme kaybı ile sonlanabilir.

Kronik otitis media olgularında en sık yapılan cerrahiler nelerdir?

Kronik otitis media olgularında en sık kulak zarını onaran timpanoplasti operasyonları ve hastadan kolesteatom ve inflamatuvar dokuları uzaklaştırarak orta kulak ve mastoidin havalanmasını sağlayan mastoidektomi operasyonları yapılmaktadır.